anlamsiz-soru-yoktur-aptalca-cevap-vardir-685837.webp


Eğer herhangi bir konu hakkında bilgilenmek veya bir şeyler öğrenmek istiyorsanız, bunun en iyi yolu soru-cevaptır… Tek bir soru bazen müthiş bir ufuk yaratır…

Aynı şekilde cevap da makul ve mantıklı olduğu sürece kavrama ve algılamada zenginliklere neden olur.  Ancak bazı cevaplar aptalcadır…

Geçenlerde, kavurucu bir Ağustos gününde, sosyal medyadan “her şeyi ben bilirim” kibirliliği içinde açıklama yapan bir meczuba, yurttaşın biri şunu soruyor:

- Efendim ekonomik kriz yaşamımızı kötü etkiliyor… Hemen her yerde yılgınlık, bıkkınlık, suç patlaması yaşanıyor… Dolar ve zamların yükselişi durdurulamıyor.

Meczubun cevabı şöyledir:

-Bu soru anlamsızdır. Panik yayıyor… Ayrıca doları ve fiyatları artıran Allah’tır. Size ne oluyor?

Soru soranlar tarih boyunca -ilkçağ, ortaçağ, yakınçağ, yeniçağ ve günümüzde- sürekli ‘çıbanbaşı’ olarak karşılanmışlar ve yığınla insan, bilgin, bilim adamı, entelektüel hayatını kaybetmiştir.

Doğayı, evreni, hakkı, hukuku, adaleti, zamanın nereye aktığını, bilginin sınırsızlığını sorgulayanlar her dönem kalibresi son derece düşük aptalların zulmüne uğramışlardır…

Soru ve soran, sorunun muhatabı tarafından rahatsız edici görülmüşse, rahatı ve düzeni bozacak tarzda bulunmuşsa, tehlikeli kabul edilerek cezalandırılmış ya da itibarsızlaştırılmıştır. Ya da fitne fesat, düzenbaz, bozguncu damgası vurulmuştur.

Kısacası otoritenin isteklerini karşılamayan her karşı çıkış sakıncalı ve suçlu ilan edilmiştir.  Düzen koruyucularının genel özelliğidir bu…

Çocuk soruyor: (Özellikle oldukça meraklı, öğrenmeye açık ilkokul 1. 2. 3. Sınıf öğrencileri) Yıldızlar neden parlıyor?.. Cennet cehennem, Tanrı’nın emri nedir? Düşman kim, insan insanı neden öldürüyor? Buğday başakları neden sarı? Ben nasıl doğdum? İnsanlık neden kendine ve dünyaya kördür?.. “Yüzmek, kilo vermek için en ideal sporsa, balinalar bütün gün yüzmelerine rağmen neden şişmanlıyorlar?” gibi benzeri kışkırtıcı soruları soruyorlar da soruyorlar… Ne var ki bu soruların hemen hiçbiri çocuğun kavrayışına yönelik tarzda cevaplanmıyor… Baştan savma ya da anlam derinliği olmayan cevaplarla, sözgelimi “Düşman bizi öldüren, demektir… Cehennem yoldan çıkanlar içindir. Yıldızların parlaklığı nurdandır… Buğday başağı sarı olduğu için sarıdır…” türünden cevaplar verilir. Nedense hiçbir cevaplayıcı, “Ben bilmiyorum… Bana böyle öğretildi, ben de size böyle öğretiyorum,” diyemiyor.  Ya da çocuğun sorma yeteneği bastırılıyor, daha ilk günden merak, kuşku, ilgi, öğrenme hevesi yok ediliyor…  “Çok soruyorsun, dikkat et!.. İnsanın başına ne gelirse meraktan gelir…” benzeri alaycı ve azarlayıcı baskılarla, öğrenme ve sorgulama yeteneğinden uzaklaştırılıyor…

Böyle olunca da yılgınlık, boşvermişlik, uzaklaşma, yabancılaşma ve bir ömür devem edecek müşteri olma davranışı gelişiyor

HER SORU ANLAMAK İÇİNDİR

Oysa her soru, anlamak ve öğrenmek içindir ve mutlak şekilde anlam içerir. Yanlış yapılandırılmadığı,  yanlış ifade edilmediği sürece her soru bireyin bakış açısına değer katar.

Eğer soru sormayı sakıncalı hale getirirsek, aptalca cevaplardan kurtulamayacağımız gibi her aptalca cevap da hayatımızın yönünü cehenneme çevirecektir.

Eğer kişiye, düzene, kurumlara, yasalara, hurafelere soru sormayı yasaklarsak, sadece bize sunulan cevaplarla yetinmek zorunda kalacağız ve bu da neyin neden var olması ya da olmaması gerektiğini kavrayamamak olacaktır…

Gerek yetişkinler gerek çocuklar olarak gelişimimizi tamamlamak, çabalarımızın ve hayatımızın yönünü belirleme kararına sahip olmak istiyorsak gerçekçi, bilgi ve özgürlüğe dönük sorulara ve cevaplara izin vereceğiz…

Haydar Uzunyayla
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ YAZI

Benzer İçerikler