Ülkemizde erkekler, taziyelerde âdettendir deyip elinden geldiğince, yüzü tuttuğu kadar öteki dünyadan, Allah'tan, kitaptan açar konuyu. Kapının dışına çıktı mı da mal mülk, para pul, karı kız peşinde koşmaya elinden geldiğince devam eder. Mümin adam tabi bunlara da kılıf uydurmayı ihmal etmez.
İş adamı Hamid Bey'in annesi Hamidiye Hanım'ın taziyesine arabasını koşturtarak gelen Müdür Abdülhamid'de belki yarım saattir kıvranıyordu söze ve işvereni Hacı Hamid Bey'in gözüne girmek için. Sonunda fırsatını buldu, heyecanla ben buradayım dedi.
- Allah'a inanmayan insan yoktur efendim. Bir insan ben Allah'a inanmıyorum diyorsa kesinlikle yalan söylüyordur. Ve iddia ediyorum ki her insanın Allah'a inanmak için bir nedeni vardır.
Sağına baktı Müdür Abdülhamid. Yakın gelecekte kendine rakip gördüğü genç müdür Seyit'i kestirdi gözüne. Seyit'in dinsiz olduğundan kuşkulanıyordu ne zamandır. Onu teşhir etmenin, belki, patronun gözünden düşürmenin tam sırasıydı şimdi. Gelmeden önce böyle bir planı yoktu ama genç rakibini bir parça hırpalayabilirse, onu zora sokabilirse bu elbet bir başarı olurdu onun kitabında.
- Sen Seyit kardeşim. Sen neden inanırsın Allah'a? Senin Allah'a inanma nedenin nedir bakalım?
Seyit gülümsedi. Bacak bacak üstüne attı. Gayet rahat, huzur veren bir ses tonuyla:
- Allah kuru iftiradan saklasın Abdülhamid Bey, benim Allah'a inandığımı da nerden çıkardınız?
Müdür Abdülhamid sarsıldı bu rahatlık karşısında. Hele birkaç gevrek gülüş özgüvenini bir anda söndürdü. Kendini aptal gibi hissetti ki zaten öyleydi. Çünkü, şeytanlıkta aşırıya kaçmak, içinde yoğun miktarda aptallık barındırır çoğu zaman. Geveledi.
- Nasıl yani, Allah'a inanmıyor musun?
- Yooo, ne münasebet...
Karşısındakini kızartmayı düşünen Abdülhamid Müdür kızardığını, yandığını duydu, öfkelenir gibi oldu.
- Nasıl inanmazsın?
- Siz inanıyor musunuz?
- Elhamdülillah!
- Neden inanıyorsunuz?
- O ne demek?
- Benim neden inanmadığımı soruyorsunuz ya, ben de sizin neden inandığınızı soruyorum.
- Böyle soru mu olur! Çok şükür Müslümanım...
- Tamam. Ben de çok şükür Müslüman değilim.
Seyit'in cep telefonu çaldı. İyi ki de çaldı. Seyit yine aynı gevrek gülüşler ve kimi kuşkulu, kimi kınayan bakışlar eşliğinde salondan çıktı. Arayan nişanlısıydı.
Not: Yedi ay sonra Hacı Hamid Bey, Seyit'i baş müdürü yaptı.
Erdinç Gültekin
Gerçekedebiyat.com
YORUMLAR