Son Dakika



Türküyü de kilimi de, milletimizin büyük çokluğuna ilgimiz arttıkça sevdik, onları sevdikçe de bir azlığın malı olabilen divan şiiriyle halıdan uzaklaştık. Türkü sevmeyen yeni şair, kilem sevmeyen yeni ressam zor bulursunuz artık.  

Divan şiiri gibi halının da güzeli, şahanesi var, var olmasına ama ikisinin de nefesi tükenmiş, ikisi de halktan ve hayattan uzaklaşınca incelmiş, inceldikçe halktan ve hayattan uzaklaşmışlar,  kanları kurumuş.

Türküyle kilim öyle değil, onlar yeni gelişmelere elverişli ses ve renk kaynakları olarak sapa sağlam duruyor.

Gerçi onlar da geri bir toplum düzeninin meyvaları. Kim ister türküleri besleyen perişan halin süre gitmesini, makine dururken ellerin, gözlerin aşınmasını, türküyle avunup kilim üstünde oturmasını.

İstediğimiz, şiirimizin de, güzel sanatlarımızın da onlar kadar açık dilli, cömert gönüllü, orta malı, halimizle hallenmiş, derdimizle dertlenmiş, kanımıza boyanmış olmasıdır.

Türkü ve kilim sevgimizin bir sağlam tarafı da, bu sevginin Garp sanatının yeni gelişmeleriyle uzlaşmasıdır. Garp şiirinde folklor hiç bir zaman bugünkü kadar yer tutmamıştır.

Garp resmi de düz ana renklere, keskin, göz alan şekillere doğru gittikçe kilimden zor ayırt edilecek soyut yahut yarı soyut eserler doğuyor.

O kadar ki ressamlarımız Paris'te en yeni resim hareketlerini benimsedikleri ölçüde kilimlerimizin tadına varıyorlar.

Nasıl oluyor da diyeceksiniz ileri bir sanat geri bir sanata dönüyor. Aslında bu bir dönüş değil, eski bir değeri yeniye mal ediştir. Kilimle yeni resim, türküyle yeni şiir arasındaki benzerlik, penisilinle bir halk ilâcı arasındaki benzerlik cinsindendir.

Birine gelenek ve görenek, ötekine bilim ve düşünce yoluyla varılıyor, orası öyle; ama insanın sanat ve bilimde ilerleyişi, geçtiği yerlerden tekrar tekrar ve her seferinde başka başka anlayış ve niyetlerle geçmekle oluyor.

İşte bu yüzden kilimi ve türküyü sevenlerimiz arasında her zaman düşünüş birliği yoktur. Bu sevgide bir yere kadar beraber coşup sonra birbirimize düşebiliriz.

Meselâ, türküyü ve kilimi Batı sanatına karşı koyma duygusuyla sevenlerin, onları tam tersine Batı sanatının en ileri gelişmelerine katılarak sevenler elbette anlaşamazlar. Günün birinde aynı geye başka başka gözlerle bakmış olduklarını fark ederler.

Saadet gibi, dostluk gibi sanat da ancak anlaşmış sevgilerle gelişebiliyor.

Sabahattin Eyüboğlu
(Yaprak, sayı 10. 15 Mayıs 1949)
Gerçekedebiyat.com

ÖNCEKİ HABER

BENZER İÇERİKLER

YORUMLAR

Yorum Yaz

Kişisel bilgileriniz paylaşılmayacaktır. Yorumunuz onaylandıktan sonra adınız ve yorumunuz görüntülenecektir. (*)