Kültür ve sanatın aydınlığı / Mehmet Büyükçelik
Aydınlığı çoğaltan insanların kültürel birikimle bu güce ulaştıklarını bilmek gerekiyor. Sağlam bir dünya görüşü, insani değerler, dürüstlük ve insan/doğa sevgisi aydın olmanın öncelikli koşuludur. Bu değerler ışığında insanları ve çevreyi gözlemleyip eleştirmesi, “nasıl daha iyi olur"u düşünmesi umulur. Ayrıca yurt ve dünya sorunlarına toplum çıkarı açısından yeni yorumlar getirebilmesi aydın olmanın gereğidir. Birçok ülkede aydın olarak tanınmış, ancak yaşamıyla hiç de öyle olmadığı, güçlü çıkar çevreleri için çalışmayı görev edinenlere de tanık olunmaktadır. Kültür birikimi olan gerçek aydın, insanların acılarına ve karşılaştıkları baskı ve hukuksuzluğa kayıtsız kalamaz. Sokağa atılan bir çöpü, yok edilen ormanı önce o fark eder. Her şeye rağmen aydınlık bildiği yoldan sapmaz, kendini satmaz. Aklı bağımsızdır. Tarihte, alanında çığır açmış öncü sanatçılar, yazarlar, düşünürler egemenlerle uzlaşmayı asla aklından geçirmemiş; gerçekliği önde tutarak yaşamlarını öylece biçimlendirmiş, acıya direnmiş; doğruluğu inatla sürdürerek ölümsüz isimler olmuşlardır. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizde de düşünürler, yazar, şair, müzisyen, sinema-tiyatro sanatçısı aydınlar, egemen yöneticilerce horlanıp yıpratılmış, bozguncu gibi görülüp suçlanmış ve haksızca cezalandırılmıştır. Ülkemizde bunun sayısız örnekleri vardır ve olagelmektedir. Gerçekten aydın olmak; kurulu bozuk düzenle savaşımı ve en önemlisi de iktidar oyunlarına karşıtlığıyla bir anlam taşır. Doğru birikimli aydın, savunduğu düşünce, değerler anlayışı ve bu doğrultudaki ürünleriyle insanları etkileyen, yönlendiren, bilgisine güvenilen ve bireysel çıkarcılığı olmayan kişidir. Kendini sanatsal ürünler vermeye adayanlar da düşünsel bir sonuç ortaya koyduklarından gerçek bir aydın olabilmeli; toplum için aydınlatan sanat yapmalıdır. Sanat, toplumun yaşamıyla ilgili düşüncelerin insancıl bir zeminde yoğunlaşmasını sağlar. İnsanları etkileyip yönlendirerek özgürleştirir ve bağımsızlaştırır. Böyle bir toplum da ancak o zaman kültürlü/değerli yöneticilere kavuşabilir. Toplumda tanınmış-öne çıkmış birileri, oyuncu, türkücü, gazeteci ya da politikacılar aydın insan görünümünde olmaya özeniyorlar. Toplumu ninnilerle eğlendiren, ancak geleceği konusunda düşündürmeyen ve haksızlığı doğal karşılayanlar nasıl aydın sayılabilir ki? Halkın aydınlanmadığı ülkelerde, yöneticilerce birçok sorunun üstünün kapatıldığı, eğitimin bilime kafa tutanların eline geçtiği, önemli bilimcilerin sansürlendiği, cehaletin devlet kurumlarını ele geçirerek baskı kurduğu ve cemaat ilişkilerinin siyasette yoğunlaştığı bir toplumda aydın olarak yaşamak kolay değildir. Üniversitelerinde özgür bilim üretemeyen ülkenin sanatçısı ve aydını da keşfetme, yorumlama ve ürettiğini yayma konusunda kıskaca alınmıştır. Düzen, kendinden yana olmayan ve eleştiren sanatçıyı dışlar; gereksiz ve yararsız göstermeye çalışır. Aydın kimliğini yaşatmak artık aydının kendi kişisel sorunu haline gelir. Oysa aydın, tüm insanlar için aydındır. Toplumcu bir sanatçının çevreciliği ve insanlar için fedakârlıkları “sen mi kurtaracaksın” alaycılığı ile tanımlanıyorsa, insanlar sadece kendi çıkarlarının kulu olmuş ve aydınları anlamıyor hale gelmiştir. Yaşadığı ortamda kendi doğru özelliklerinden dolayı baskı gören bir sanatçı, verimli ve etkili olabilmek için daha çok çaba göstermek durumunda kalır. Ancak diğer taraftan, doğru ve aydınlanmacı yolu terk ederek egemen çevrelerin ödülü için çalışan sahte aydın ve rüküş sanatçılar ortalığı doldurmaktadırlar ne yazık ki. Döneklikle adlandırılanlar da vardır aralarında Kendilerini öldürmüşlerdir. Ölüler ise halk için doğruları dile getiremezler. Böyle bir toplumun bireyleri ise artık kurtuluşlarını ilahi kahramanlar, beşinci boyut aksakallıları, yatırlar ve mesihlerden beklemeye başlar. Bütün bu mistik duygular ise inanç sömürüsüyle sarmalanır durur. Egemen yönetici de böyle bir topluluğu rahat rahat yönetir. Ancak, şairlerin varlığı unutulamaz! Mehmet Büyükçelik
Gerçek Edebiyat
YORUMLAR