Edebiyatla sinemayı buluşturan yönetmen: Ömer Kavur
Edebiyat ve sinemanın kesişiminde önemli katkılar sağlayan usta yönetmen Ömer Kavur'un ölümünün üzerinden 20 yıl geçti.
Ömer Kavur, Abbase Sina Moralı ve memur İbrahim Şadi Kavur'un tek çocuğu olarak 18 Haziran 1944'te Ankara’da dünyaya geldi. Babasının elçilik görevi nedeniyle Yugoslavya’da başladığı eğitimine Türkiye’de Robert Koleji ve Kabataş Erkek Lisesi’nde devam etti. Robert Koleji'nde öğrenim gördüğü dönemde Michelangelo Antonioni’nin "La Notte" (Gece) filmini izleyen Kavur, bu deneyimle yönetmen olmaya karar verdi. Üniversite eğitimi için Paris'e giden usta yönetmen, Conservatoire Libre du Cinema Français’de sinema, Sorbonne Haute Ecole du Journalisme’de gazetecilik eğitimi aldı. Sinema tarihine yoğunlaştığı yüksek lisansını Paris Üniversitesi’nde tamamladı. Bu dönemde çektiği kısa filmlerle dikkat çekerek çeşitli ödüller kazandı. Fransa'da yaşadığı yıllarda "Fransız Yeni Dalgası" akımından etkilenen Kavur, kısa filmleriyle adından söz ettirirken; Alain Robbe Grillet'nin 1968 yapımı "L'Homme qui ment" (Yalan Söyleyen Adam) ve Bryan Forbes’un 1969 yapımı "The Madwoman of Chaillot" (Çılgın Kadın) filmlerinde de yönetmen yardımcılığı yaptı. Fransa’daki deneyimini anlatırken, Fransız sinemasının hayatı daha iyi anlama ve ona yeni bir perspektiften bakma imkânı sunduğunu ifade etti. 1971 yılında Türkiye'ye dönen Kavur, bir süre belgesel ve reklam filmleri üzerinde çalıştı. İlk uzun metraj filmi olan 1974 yapımı "Yatık Emine", Refik Halit Karay’ın “Memleket Hikayeleri”nden aynı adlı öyküden uyarlandı. Bu filmde Necla Nazır ile çalışan yönetmen, Türk sinemasında edebiyat uyarlamaları ve yazarlarla işbirlikleriyle kendine güçlü bir yer edindi. Bir süreliğine reklam filmlerine dönüş yapan Kavur, 1979’da kimsesiz çocukların yaşamını işlediği "Yusuf ile Kenan" adlı filmiyle tekrar sinemaseverlerin karşısına çıktı. 1981’de Füruzan’ın bir öyküsünden uyarladığı "Ah Güzel İstanbul" ve Selim İleri’nin senaryosunu yazdığı "Kırık Bir Aşk Hikayesi", onun sinemasal üslubunu belirginleştiren yapımlar arasında yer aldı. 1982 yapımı "Göl" filminde gerilim unsurlarına yer vererek Türk sinemasında farklı bir tarza imza atan Kavur, 1985’te Barış Pirhasan ile yazdığı senaryo üzerinden çektiği “Amansız Yol” ile sıradan insanların sevgi arayışlarına odaklandı. Aynı yıl çektiği “Körebe” filminde ise kaçırılan kızını arayan yalnız bir kadının hikâyesi üzerinden 1980 sonrası kent yaşamını etkileyici bir şekilde resmetti. 1987’de Yusuf Atılgan’ın romanından sinemaya uyarladığı "Anayurt Oteli", hem ulusal hem de uluslararası birçok ödül kazanarak Türk sinemasının önemli yapıtları arasına girdi. Film, taşra yaşamının durağanlığıyla bireyin içsel gerilimini yalın ama yoğun bir atmosferle ele aldı. Bir yıl sonra çektiği "Gece Yolculuğu", bir yönetmenin iç hesaplaşmasını ve kendini tanıma sürecini beyaz perdeye taşıdı. 1991 yılında Orhan Pamuk’un "Kara Kitap" romanındaki bir öyküden esinlendiği "Gizli Yüz" ile sanatseverlerle buluştu. Usta yönetmenin 1996'daki "Akrebin Yolculuğu" filmi, Cannes Film Festivali'nin "Un certain regard" adlı bölümüne kabul edildi, "Kırık Bir Aşk Hikayesi", "Gece Yolculuğu", "Akrebin Yolculuğu", "Gizli Yüz" ve "Karşılaşma" filmleriyle Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde de birçok kez "En İyi Yönetmen", "En İyi Film" ve "En İyi Senaryo" ödüllerini aldı. "Yusuf ile Kenan" filmiyle 1980 Milano Çocuk Filmleri Yarışması'nda büyük ödüle layık görülen Kavur, "Anayurt Oteli"yle 1987 Venedik Film Festivali'nde "Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) Ödülü", 1987 Nantes Üç Kıta Film Şenliği'nde "En İyi Film" ve Macit Koper'le "En İyi Erkek Oyuncu", Valencia Film Festivali'nde de üçüncülük ödüllerini kazandı. "Amansız Yol" ve "Anayurt Oteli" aynı zamanda Uluslararası İstanbul Sinema Günleri'nin yarışmalı Türk sineması bölümünde birinci seçildi. Kavur, yabancı seyircilerini, filmlerinde batılı referansları arama konusunda ise şunları dile getirmişti: "Türk kültürünü tanımıyorsanız, bunları bulmak zordur... Beni en fazla etkileyen şey, bir bireyin kendi kültürel kimliğini aramasıdır." Uzun süre lenf kanseri tedavisi gören yönetmen, 12 Mayıs 2005'te 61 yaşında vefat etti. Gercekedebiyat.com
YORUMLAR