Ressam Gökçebağ'da Büyük Ödül sevinci
Resim dalında ödül kazanan Yalçın Gökçebağ, yıllardır kendisine 'Anadolu ressamı' ve 'Anadolu'nun hayallerinin ressamı' denildiğini belirterek, böyle büyük bir ödüle layık görülmesinin kendisini gerçekten şaşırttığını ifade etti.
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kapsamında "resim" alanında ödüle layık görülen ressam Yalçın Gökçebağ, ödül törenindeki konuşmasında sanatın kolektif bir başarı olduğunu vurguladı. Resimlerinin binlerce kişinin evine girdiğini, bu eserlerin onlara gurur verdiğini dile getirerek, ödülü sadece kendisi değil, resimlerinin aldığını düşündüğünü ifade etti. Gökçebağ, "Kendi sanatımızı yaratmamız gerekiyor. Örneğin, henüz bir çağdaş Türk resmi ya da çağdaş bir Türk sanatçısı yok. Diğer ülkelerin kendine ait sanatları var, ama bizim böyle bir sanatımız ne yazık ki henüz oluşmadı. Neden yok? Çünkü kendi eserimizi ortaya koyamıyoruz. Henüz o noktaya gelmedik, ama üzerinde çalışılıyor. Çok fazla zaman almadan, inşallah bizim de kendi resmimizi yaptığımızı göreceğiz" şeklinde bir değerlendirmede bulundu. gercekedebiyat.com
1944 yılında Denizli'nin Çal ilçesine bağlı Ortaköy köyünde doğan Yalçın Gökçebağ, ilkokul eğitimini köyünde tamamladıktan sonra Isparta’da Gönen Köy Enstitüsüne devam etti. Köy enstitüleriyle özdeşleşen eğitim modelinde okurken her sabah arkadaşlarıyla Isparta'da gül topladığını aktaran sanatçı, bu süreçte resme yönelmesinin öğretmeni İsmail Gülanper’in teşvikiyle gerçekleştiğini belirtti. Gülanper'in "Sen gül toplama, resim yap." sözleriyle cesaret bulan Gökçebağ, ilerleyen yıllarda bu alanda yeteneğini geliştirdi.
Resim öğretmeni tarafından İstanbul Çapa İlk Öğretmen Okulu Resim Semineri’ne gönderilen çalışmalarının ardından şehre giderek İlhami Demirci ve Malik Aksel gibi usta isimlerden üç yıl boyunca eğitim aldı. Ardından Ankara’daki Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Resim Bölümünde okumaya başlayan Gökçebağ, eğitimini tamamladıktan sonra öğretmen olarak çalışmaya başladı. Kısa süren öğretmenlik kariyerinden sonra askerlik görevini yerine getirdi ve ardından öğretmenliği bırakarak farklı bir yola yöneldi.
1971-1972 döneminde TRT’de kamera asistanı olarak işe başlayan sanatçı, bu dönemi hayatının dönüm noktası olarak nitelendirdi. TRT'de geçirdiği yıllar boyunca işine olan bağlılığı sorgulansa da, 1992 yılında emekli olarak profesyonel bir şekilde resim sanatına adım attı. Emekliliği sonrası atölyesini açtığını ve o dönemde kameramanlık yaptığı süreçte yurdun çeşitli bölgelerinden edindiği izlenimlerini tuvaline aktardığını anlattı. Karadeniz’in çay bahçeleri, Güney’in zeytin ve portakal ağaçları, Doğu’nun göz alabildiğine uzanan stepleri ve Ağrı Dağı gibi doğal güzelliklerin ilham kaynağı olduğunu belirten Gökçebağ, Türkiye'nin sanat için büyülenmeye değer bir yer olduğunu dile getirdi.
Sanatı Anadolu’ya yayma arzusuyla konuşan ressam, insanların sanatla daha iyi ve mutlu bireyler olacaklarına inandığını ifade etti. Ruhları doyuracak bir şey arandığında sanattan başka bir çözüm olmadığını belirten sanatçı, geçmişte resimlerinin satılmadığı ve ailesinin bu işi yapmaması yönündeki tepkilerini hatırlayarak bugünkü gelişmelere ve aynı zamanda sanatın yozlaşma tehlikesine dikkat çekti. Yozlaşma olmadan "kendi resmi"ne dönülebileceğinin altını çizdi.
Gençlere tavsiyelerde bulunurken her meslekte zorlu bir başlangıç döneminin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Gökçebağ, kopyadan uzak durarak özgün eserler üretmeleri ve acele etmemeleri gerektiğini söyledi. Anadolu'nun eşsiz bir güzellik hazine olduğunu belirterek resimlerinde bu bölgeyi işlediğini ve ona duyduğu sevgiyi dile getirdi. Arabayla seyahati sırasında çevredeki güzelliklere dalıp birkaç kez şarampole düştüğünü gülümseyerek anlatan ressam, bu yoğun bakışın bir sanatçı gözüyle doğayı algılamanın sonucu olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri kapsamında "resim" dalında ödül almasıyla ilgili duygularını ifade eden Gökçebağ, şu sözleri dile getirdi:
"Beni en çok mutlu eden şey şu oldu: Yıllardır bana hep 'Anadolu ressamı', 'Anadolu düşlerinin ressamı' diyorlar. Bu nedenle adeta bir 'Anadolu ressamı' olarak nitelendiriliyorum. Böyle büyük bir ödülü bu tanımlamalar bağlamında almak beni gerçekten şaşırttı ve düşündürdü. Kendi kendime 'Gerçekten bu ödül bana mı?' diye sordum. Yaptığım işlerde asla 'Ben çok büyük bir ressamım' gibi ifadeler kullanmam. Sanatla ilgili her zaman öğrenilecek daha çok şey olduğuna inanıyorum. Bir diğer mutluluğum ise şu: Öğrencilerim, beni seven insanlar ve eserlerimi evlerinde taşıyan binlerce kişiye sanatla gurur duyma hissi vermiş olmak beni ayrıca sevindirdi. Bu ödülü sadece kendim almış gibi değil, bizim sanatımız adına almış gibi hissediyorum. Bu ödül bana değil, bizim sanatımıza verilmiş gibi düşünüyorum. İşte bu yüzden çok önemli."



















YORUMLAR