
(PUŞKİN TEPELERİ)
Sergey Dovlatov’un Puşkin Tepeleri Soğuk Savaş rüzgârlarını edebiyata taşıyan bir roman. Ne yazık ki tam bitti diye sevinirken Soğuk Savaş farklı bir kisve ile yeniden başladı ve Dovlatov’un anlatısı da buna paralel olarak günümüz okuru için ilginçlik arz ediyor. Yeni Soğuk Savaş başlamadan önce sıcağı ile servis edilip sonra soğumaya bırakılacak gibi. Dovlatov gibi yazarlar da ziyadesiyle gündeme taşınacak haliyle.
Dovlatov Sovyetler Birliği döneminde yazılarını yayınlatamayan bir yazar. 1976’da Sovyet Yazarlar Birliği’nden ihraç edilmiş bir muhalif. Tahmin edilebileceği gibi neticede Batı’ya göç etmiş ve New York’a yerleştikten sonra eserleri art arda basılmaya başlamış. Rusya yıllarını anlattığı on iki romanı basılmış. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bir yıl önce 1990 yılında kalp yetmezliğinden vefat etmiş.
Puşkin Tepeleri Dovlatov’un en çok bilinen romanı. Söz konusu romanın tema edindiği yaşam öyküsü filme de çekildi. Aynı zamanda filmin yönetmeni de olan Aleksey German Jr. tarafından senaryosu yazılan yaşam öyküsü Puşkin Tepeleri romanı ile büyük benzerlik arz ediyor. Filmin de romanın da dönemin Sovyet Rusya’sında yazarlar için fevkalade boğucu olan ortamı başarıyla yansıtmakta olduğunu söyleyebiliriz. Kuşkusuz aynı dönemde Batı dünyasında da son derecede manipulatif olan yazınsal ortamın güllük gülistanlık olduğu söylenemez.
Dovlatov filminde yazarı daha ziyade entelektüel ve sanatsal ortamlardaki çaresizlik ve Batıya özlem halinde izliyorsak da Puşkin Tepeleri biraz daha edebi bir formatta panoramayı yansıtıyor. Her ikisinde de “ben” anlatıcının öyküsünü izlemekteyiz ve yazar eserlerini yayınlatamadığı, beş parasız gezdiği bunalımlı arayış dönemlerini yaşamaktadır. Yazar, Rus insanı için büyük değer taşıyan Puşkin’in sürgün yaşadığı; günümüzde milli park olarak düzenlenmiş tepelerde edebiyat meraklılarına düzenlenen turlara rehberlik ederek yaşamını idame ettirmeye çalışmaktadır. Bu arada alkol iptilası almış yürümüş, ayrıldığı karısı ve kızının Batı’ya göçme tasarıları da yaşamını dönüştürmeye başlamıştır. Anne tarafından Ermeni, bana tarafından Yahudi kökenli olan Dovlatov’un da Sovyetlerde Yahudilere tanınan yurtdışına göç izninden yararlandığını biliyoruz. Kitabı sonuna kadar anlatarak “spoil” vermeyelim ama işbu dramatik kurgunun Nureyev, Barışnikov, Nobakov, Saharav, Soljenitsin, Pasternak gibi namlı muhaliflerinkinden daha zahmetli bir serüven olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Nitelikli, özgün yapıtlar yayınlaması dolayısıyla ilgi ile izlediğimiz Jaguar Kitap’tan çıkan roman esas itibariyle bir novella cesametinde ve oldukça akıcı. Kolayca ve zevkle okunuyor. Dovlatov’un eser boyunca Rus edebiyat âlemine dair sergilediği anekdotal, zengin ve ayrıntılı bilgi dağarcığı da her edebiyatçının ilgisini çekecek türden. Puşkin Tepeleri romanını Soğuk Savaş deneyimi olmayan yeni nesile özellikle tavsiye ederim. Romanda yer alan paradoksal seçimler ise korkarım bugün pek çok insanın yaşamında yeniden yer almaya başladı. Örneğin 128. Sayfada yer alan Vlasovculuk kavramı çok ilgimi çekti. Andrey Andreyeviç Vlasov, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlara esir düştükten sonra taraf değiştirerek diğer esir Rus askerleri ve göçmenlerden oluşan bir ordu kurmuş ve Sovyetlere karşı savaşmış. Savaş bittikten sonra ise yakalanıp yargılanarak idam edilmiş.
Zor hayatlar, paradoksal seçimler, kimin haklı olduğunu asla bilemeyeceğiniz bir yaban dünya ve edebiyatçının hiçbir zaman bitmeyen çilesi. Yeni bir sıcak savaş yaşanmaktayken ve yeni bir Soğuk Savaş’ların ayak sesleri olanca hiddetiyle duyulmaya başlamışken Dovlatov’un Puşkin Tepeleri’ni okumak ilgi çekici olabilir.
PUŞKİN TEPELERİ / SERGEY DOVLATOV/ Roman
JAGUAR KİTAP – 141 Sayfa
(28 Temmuz 2022 tarihli Cumhuriyet Kitap Eki’nde yayınlandı.)
Hikmet Temel Akarsu
Gerçekedebiyat.com