
Ülkü, Halk Evleri’nin yayın organı olarak Şubat 1933 ile Ağustos 1950 tarihleri arasında yayımlanan derginin adıydı. Üç seri halinde yayımlanan derginin amacı, Halk Evleri’nin ve dolaylı olarak Cumhuriyetin ideolojisini yaymaktı. Konu başlıkları genel olarak edebiyat, dil, sosyoloji, güzel sanatlar, ekonomi, halk terbiyesi, spor ve Halk Evleri hakkındaki haberlerdi. Derginin yazarları arasında Mehmet Fuat Köprülü, Recep Peker, Tahsin Banguoğlu, Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Ahmet Kutsi Tecer isimleri öne çıkıyordu.
Kemalist aydınların önemli bir bölümünü oluşturan yaklaşık 350 yazar, dünya ve Türkiye’deki dönemsel gelişmelere bağlı olarak dergide görüşlerini sergilediler (Varlık, 2002:270). Derginin 1935’deki 30. sayısından itibaren “Altı Ok” un derginin kapağında yer alması, Ülkü’nün ve Halk Evleri’nin Kemalist yönetici kadro ve CHP’yle organik bağını, dönemin resmî ideolojisini temsil ettiğini gösteriyor. Ülkü’nün ilk sayısında Recep Peker imzasıyla yayınlanan “Ülkü Niçin Çıkıyor?” adlı başyazıda derginin amacı ve yayın politikası anlatılıyor:
“’Ülkü’ karanlık devirleri arkada bırakarak şerefli ve aydınlık bir istikbale giden yeni neslin heyecanını beslemek, cemiyetin kanındaki inkılap unsurlarını ısıtmak, ileri adımlarını sıklaştırmak için... ‘Ülkü’ bu büyük yola katılanlar arasında kafa birliği, gönül birliği ve hareket birliğini yapmak için... ‘Ülkü’, milli dile, milli tarihe, milli sanatlara ve kültüre hizmet için... çıkıyor (s.1).”
Atatürk de ilk sayıda Ülkü’ye şöyle hitap ediyor: “Ülkü’den Öz Ülkümüzü yayma yolunda, kutlu verimler beklerim.”
Ülkü Dergisi ve ele aldığı konular üzerine çok şey söylenebilir ama biz Türkiye’nin bugün yaşadıklarıyla 1930’lu yıllara damgasını vurmuş olan Ülkü dergisinin Şubat 1936 sayısında “Türkiye’nin Endüstrileşme Davası” başlıklı imzasız yazısından çıkarılacak anlamı paylaşmak istiyoruz. Bakınız ne deniliyor:
“Ekonomik ilerleme için bağımsızlık şarttır: Fakat cemiyetin tabii bir kanunu olarak, ekonomik kölelik tek başına gelmez ve zincirlediği milleti, yavaş yavaş, bir nevi yarı sömürgeliğe doğru sürükler, onun bütün kendine hükmetmek iradesini siler süpürür ve kalkınma imkânlarını da beraber götürür.”
Ülkü’nün aynı sayısında, Kamuran Bozkır’ın “Yeni Bir Yol Üstündeyiz” adlı şiirine de yer verilmiş. Türkiye’nin endüstriyel seferberliğinin başında bulunanlara ithaf edilen şiirde, bağımsızlık tutkusuyla bir ütopyanın nasıl gerçekleştiği anlatılıyor:
“Yeniden doğmadayız.
Karanlıkları boğmadayız…
Güneşin, yıldızların, suların
Rüzgârın türküsüdür türkümüz.
Ama tıpkı güneşin,
Tıpkı yıldızların…
Çektik yüreklerimizi
Bir bayrak gibi, direğine gemimizin…
Dudaklarında kavga marşı hepimizin.
Götürmede bizi,
Bu son kavga, bu son yol, demir, kömür, petrol
Ve en değerli madenlerin diyarına,
Anadolu’yu makinalarla dokuyarak
Bırakacağız yarına!
Çok yakın bir ağrıdan aldık hızımızı…
Yarı müstemleke bir toprağa değil,
Ulusal fabrika duvarlarına yaslanıp
Haykıracağız şarkımızı! Yerden, gökten
Bahri muhitler gibi köpürerekten geçmedeyiz:
Verimli mesafelerin, Çin setleri biçiminde,
Yükselen duvarını.
Yarın
Yıldızların
Koynunda kuracağız
Çelik kanatlı süvarilerimizin hangarını!
Ne o ilk çağların cennet Arkadya’sı,
Ne Homer’in üryan ilaheler dünyası…
Ne Aşil’in Herkül’ün Truva’sı…
Ne Roma’yı yakan bir Neron ihtirası
Ne Virjil, ne Dante…
Ne huriler bekleyecek bizi cennette,
Ne Zaloğlu Rüstem gibi gürz atacağız…
Ne binbir gece masalların gömülüp,
Kör olup yatacağız…
Cücelerin sandalı çoktan battı dostlarım,
Devlerin zırhlısı yüzüyor.
Yollarımızda portakal göğüslü kuşlar yerine
Milyon kanatlı bir fırtına gibi
Kalın tuğla bacalar tütüyor.
Onun güneşinde biledik
Ağır çelik kanatlarımızı…
Sürmedeyiz, Atatürk’ün makinalarla dokunan cennetine,
Şaha kalkan atlarımızı.
Bugün makine kundaklarda toprağı emenlerin,
Demire, kömüre, nefte gidenlerin
Türküsünü söylüyoruz duya duya…
Betonarme dağlar ile, Dombaslar ile,
Kalın tuğla bacaklar ile,
Yeni bir devre açıyoruz Anadolu’ya!
Güneş kokacak, su kokacak, toprak kokacak saçlarımız.
Fabrika bacalarından dinleyecek baharı
Çoluğumuz, çocuğumuz, karımız.
Mutlak kuracağız dostlarım,
Yüzyıllarca sonrasını Anadolu’nun…
Bu, en mukaddes yeminidir bir Atatürk çocuğunun.”
Ülkü, kuşkusuz bağımsızlık tutkusunu ateşleyen bir yayın organıydı.
Selim Esen
Gerçekedebiyat.com