TEDA’nın desteklediği Tol adlı romanın Fransızca çeviri faciası
Kültür Bakanlığı’nın (pardon …ve Turizm Bakanlığı’nın) kısa adı ‘TEDA’ olan ‘Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Kültür, Sanat ve Edebiyat Eserlerinin Dışa Açılımını Destekleme Projesi’ kapsamında çevrilerek yurt dışında yayınlanan edebiyat yapıtlarının çeviri kalitesinin evlere şenlik olduğu görüldü. Cumhuriyet’te Ferda Fidan imzasıyla gözler önüne serilen rezalet bir ‘facia’ olarak değerlendirildi. Murat Uyurkulak gibi Metis yayınlarının öne çıkarttığı ve daha sonra ‘kadına şiddet’, ‘ensest’, ‘tecavüz’ün gırla gittiği kitapları yüzünden Hasan Ali Toptaşgillerden sayılan yazar bu yüzden epey aforoz yemişti. Ama görülüyor ki yalnızca Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde taltif edilmekle kalmamış, Kültür Bakanlığı TEDA ‘proce’sine de başvuracak ve romanını Fransızca’ya çevirtecek denli derinden çalışır dururmuş. Bilindiği gibi Abdullah Gül döneminden beri Kültür -ve Turizm!- Bakanlığı Fetö ve neoliberal yazarların yatağı haline gelmişti. Doğan Hızlanların, Metin Celallerin mesken eylediği Kütüphaneler Genel Müdürlüğü çevresi hâlâ bu özelliğini demek ki koruyor. Ferda Fidan’ın göz önüne serdiği ve TEDA projesini tartışmaya açacağını umduğumuz yazısından bazı bölümler şöyle: Son yirmi yılda Avrupa’nın başlıca ülkelerinde özellikle Fransa’da, Türk edebiyatından yapılan çevirilerin arttığını görüyoruz. Bu çevirilerin özellikle Kültür Bakanlığı çerçevesinde, yabancı yayımcılara teşvik veren TEDA projesince maddi yardımlarla desteklendiğini biliyoruz. Fakat azımsanmayacak sayıda eserin maalesef kaba yanlışlarla dolu olarak, çok dikkatsizce, umursamaz bir anlayışla çevrildiğini gözlemliyoruz. Bu soruna ışık tutmak amacıyla ve örnek olarak Murat Uyurkulak’ın, Türkiye’de 2002’de yayımlandıktan ve ilgiyle karşılandıktan sonra Jean Descat tarafından Fransızcaya çevirilerek, 2010’da Galaade Yayınevi tarafından Fransa’da yayımlanan Tol adlı romanını gözden geçirebiliriz. Türk edebiyatının dünyaya açılmasını hepimiz isteriz ama bu açılımın doğru dürüst gerçekleşememesini de az çok kabullenmiş gibiyiz. Bu konuda çevirmenlere büyük görevler düştüğünü herkes bilir fakat gerekli denetimleri kimin yaptığını ya da yapması gerektiğini de çoğu kimse aklına bile getirmez. Sanki bir eserin yabancı bir dile çevrilmiş olması başlı başına bir başarıymış gibi. Yani edebiyat çevrelerinde herhangi bir eser için yabancı dillere çevrilip basılsın da nasıl olursa olsun düşüncesi genelde hâkim diyebiliriz. Son yirmi yılda Avrupa’nın başlıca ülkelerinde, özellikle Fransa’da, Türk edebiyatından yapılan çevirilerin arttığını görüyoruz. Bu sayının artması oldukça tatmin edici ama söz konusu çevirilerin ne derece başarılı olduklarını ve yazarın üslubuna ne kadar sadık kaldıklarını kontrol eden bir mekanizma ya da kuruluş var mı? Zira bu çevirilerin özellikle Kültür Bakanlığı çerçevesinde yabancı yayıncılara teşvik veren TEDA projesi tarafından maddi yardımlarla desteklendiğini biliyoruz. Bu desteğin karşılığı olarak da yabancı editörlerden nitelikli çeviriler yayımlamalarını istemek gayet doğal. Ancak, bu konuyu biraz irdelersek, azımsanmayacak sayıda eserin maalesef kaba yanlışlarla dolu olarak, çok dikkatsizce, umursamaz bir anlayışla çevrildiğini gözlemliyoruz. “İlkokula başlamıştım, annem intihar etti.” Fransızca çevirisi: “…annem intikam aldı” (…ma mère s’est vengée.) “annemin ağzı çok bozuktu” Fransızcası: “annemin ağzı korkunç şekilde yaralıydı” (la bouche de ma mère était affreusement mutilée). “her mesafenin yayası olmuş, yaş günü partilerinin bir tekine bulaşmamıştım.” Fransızcası: “manzaraya karışıyor, yılbaşı partilerine bile gitmiyordum.” (“je me fondais dans le paysage, je n’allais même pas aux fêtes du nouvel an.”) “Aynur’un memelerini desem, hiç olmazdı. Aynur patronun yüksek lisanslı metresiydi.” Fransızcası: “Aynur’un memelerini görmedim. Aynur patronun metresiydi, çok klas!” (Les seins d’Aynur je ne les ai pas vus. Aynur, c’était la maîtresse de mon patron, la classe!) “sahip olduğu yıllara karalar bağladığı şeydi vakit”. Türkçesi zaten bozuk cümlenin Fransızcası: “en az sahip olunabilecek şey, zamanın yıllar içinde getirdikleridir” (le moins qu’on puisse posséder, c’est ce que le temps a apporté au fil des années). “Kafana kurşunu sıkana kadar da bundan başka bir şey yapacağın yok. Geçen sene aldığın o allahlık Kırıkkale tutukluk yapmazsa tabii.” Fransızca çeviri: “…Geçen seneyi o meşhur Kırıkkale hapishanesinde geçirdiğini hatırlatmam gereksiz.” (…Sans même parler de ton séjour en prison l’an dernier dans ce fameux Kırıkkale.) “üzerine konan tozdan kıskandığım tabacama laf edilmesine dayanamazdım.” Çevirisi:: “Tozla kaplanmasına dayanamadığım tabancamdan bahsetmeden edemedim.” (Je ne pus m’empêcher d’évoquer mon pisTolet (…) que je ne supportais pas de voir se couvrir de poussière.) “Sen çok yaşayasın, olur mu?” Çeviri: “Ya sen, çok şeyler mi yaşadın?” (Et toi, tu as beaucoup vécu?) “talihi yaver gitti” Fransızcası tam tersi: “talihi yaver gitmedi” (le sort ne lui fut pas favorable). “Adalardan bir yar gelir bizlere” Fransızcası: “Adalardan büyük bir felaket gelir bizlere” (des îles nous vient un grand malheur…..): Burada da çevirmenin büyük olasılıkla sözlüğe bakarken “yar” ve “yas” kelimelerini karıştırdığını tahmin edebiliyoruz. “yazın o durgun ve yapışkan gecesinde” geçtiğini öğreniyoruz. Demek hava sıcak ve rutubetli. Fakat o da ne! Fransız okuyucular ani bir iklim değişikliğine tabi kalıyorlar: “kışın o soğuk ve yapışkan gecesinde” (dans le froid gluant de cette soirée d’hiver) Bir kış gecesinin nasıl yapışkan olabileceğini bile kimse sorgulamamış. DURUM İÇLER ACISI! BAŞTAN SAVMA ÇEVİRİLER OKURA, YAZARA VE YAZINIMIZA BÜYÜK SAYGISIZLIK! Çeviri emek ve özveri gerektiren zorlu bir meslektir. Çevirmenlerin amacı sözcükleri sınırların ötesine taşımak, bir dil ile diğeri arasındaki kapıları aralamaktır. Böyle amatörce ve baştan savma çeviriler ise yazınımızın Avrupa’da tanıtılmasına yarardan çok zarar getirir ve onurlu bir mesleğin itibarını sarsmaktan başka işe yaramaz. Anlaşılıyor ki Galaade Yayınevi bu saçmalıkları gözü kapalı yayımlamış. Ayrıca Fransa’da aynı çevirmenin Sabahattin Ali, Murathan Mungan, Aslı Erdoğan gibi yazarlarımızı da çevirmiş olması ve bu çevirilerin Le Serpent à plumes ve Actes Sud gibi ciddi geçinen yayınevleri tarafından yayımlanmış olması durumun ne kadar içler acısı olduğunu açıkça gözler önüne seriyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sitesine girince TEDA’nın ‘yayın kurulu’ hakkında Türk vatandaşının vergilerini Türk düşmanı yazarlara ulufe dağıtan adları değil, ancak aşağıdaki bilgileri bulabiliyoruz: Yurt dışına çevrilmesine katkıda bulunduğu ve avuçla peşin telif ödediği Türkiye düşmanlığı sabit yazar ve şairlere bakınca, ‘Sağ’ ve ‘sol’ neoliberal kabız edebiyatçıların işgalinde olduğu görülen ve Türk edebiyatını değil yurt dışında tanıtan, parasıyla rezil eden TEDA projesi, yeni bir yapılanmaya kadar geçici olarak durdurulmalıdır. EdebudsmanKABA HATALAR!
TEDA NEDİR?