Rüzgârlı Sokak

Rüzgârlı Sokak
22-12-2022

Şehirlerin sembolü olan kişiler, mekânlar, binalar, caddeler, sokaklar vardır. Ankara’nın ünlü ve sembol olmuş yerlerinden biri olan Rüzgârlı Sokak da Başkent için böyle bir anlam ve önem taşır.

Adını, mevsimine göre sert esen rüzgârdan alan bu uzun sokak, bir dönem sadece Ankara basını açısından değil, Türk basını açısından da vazgeçilemez bir adresti.

Bir diğer deyişle Rüzgârlı Sokak, Kurtuluş Savaşı’nda Ulus Meydanı ile bütünleşen bir yerin adıdır. Bu sokak Cumhuriyet dönemi basınının kalbinin attığı yerdir.

Sokağın başlangıç noktası Çankırı Caddesi girişidir. Bu girişle başlayan sokak, yukarıdan aşağıya Eşdost Sokak, Plevne Sokak, Yaşar Doğu Sokak, Fuat Börekçi Caddesi, Agah Efendi Sokak, İbrahim Müteferrika Sokak ve Soydaşlar Sokak’a geçit verdikten sonra, alt kısımda İstanbul Caddesi’nde son bulur.

Rüzgârlı Sokak’ın alt kısmında SSK hastanesi ve DMO yer alırdı. Sokağın İkinci Meclis’e en yakın yer olması, Meclis binasının arka tarafında Rüzgârlı Sokak’a çamurlu bozuk bir ara bir yol ile bağlanması ve gazetecilerin bu kestirme yolu kullanarak gazetelerine ulaşmaları burasının Ankara’nın Bab-ı Ali’si olarak anılmasına neden olmuştu.

Yine, erken Cumhuriyet döneminde hükümet binasının, valiliğin, kamu kurumlarını, bakanlıkların, yargı organlarının, bankalar ve diğer resmi kuruluşların Ulus çevresine yayılmış olmaları da gazete bürolarının merkezi olan Rüzgârlı Sokağı gözde kılmıştır.

rıza ezer

Yine, Türkiye’ye gelen yabancı konukların ağırlandığı Ankara Palas, sinemalar, tiyatrolar, sergi evleri, konser salonları, yazar, sanatçı ve gazetecilerin uğrak yeri bar, lokanta ve meyhaneler de Ulus çevresindedir.

Bu özellikleriyle Rüzgârlı Sokak ve çevresi sosyal ve kültürel hayata dönük etkinliklerin merkezi konumundaki bir yer Batılılaşma ve yenilik hareketlerinin temelinin atıldığı yer olarak da belirtilebilir.

Özellikle siyaset adamlarının, Türk ve yabancı diplomatların müdavimi oldukları Ankara Palas, Karpiç, Süreyya gibi yerleri mesken tutan sokağın tanınmış gazetecileri için bu sosyal alanlar haber toplamak için ideal ortamlardı.

Ulus Meydanı’ndan Rüzgârlı Sokak’a girmeden önce, tarihi İş Bankası’nın karşısında Park Sineması vardı. Sokak’ın girişinin sol tarafında CHP Genel Merkezi ve binanın giriş katında ise Ulus Gazetesi yer alırdı.

Türk siyaseti ve CHP tarihinde birçok önemli olaya ev sahipliği yapan bu genel merkez binası 1975 yılında yıkıldı. Yıkılmadan kısa bir süre önce 1971 yılında da Ulus yayınına son verdi. Ulus, Kurtuluş Savaşı’nın haykıran sesi Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nin devamıydı.

Sabah saatlerini sessiz sakin geçiren sokakta akşamüstü saatlerinde bir gürültü kopardı. Hemen her apartmanın altında bir baskı makinası ve oradan oraya paketlenmiş gazetelerle koşturan insanlar olurdu. Yaklaşık 400 metre uzunluğundaki sokakta gazete basılır, yüzlerce insan çalışır ve yine park halindeki onlarca nakliye aracı gazetelerin yüklenmesini beklerdi.

1950’li yıllarda Rüzgârlı Sokak’ın basın hayatıyla özdeşleşmiş en ünlü binası OV Han’dı. Sahibi Avusturyalı bir göçmen olan Otto Vöberpin’di. 1940’lı yılların en önemli ticaret adamlarından biri olan Vöberbin boya ticaretiyle ünlenmişti. Adının ilk harflerini verdiği Han’da çok sayıda gazete ve matbaa büroları yer alırdı. Han sonradan satılarak yıkıldı.

rüzgarlı sokak

1970’li yıllara kadar Ankara’nın şehirlerarası otobüs terminali Etlik Kasalar mevkiinde olsa da İstanbul, İzmir, Adana, Bursa gibi illere otobüsler buradan hareket ederdi. Gazanfer Bilge Turizm, Jet Turizm, Adil Atan Turizm gibi birçok firma yolcularını Rüzgârlı Sokak’tan alır, burada bırakırdı. Bu nedenle sokağın hareketliliği gece yarılarına kadar sürerdi.

Ulus gazetesi binasının karşısındaki sokağın başında gecenin ilerleyen saatlerinde bir seyyar satıcı tezgâhı açılırdı. Bu bir köfteciydi. Köfteye minga adı verdiğinden “Mingacı Hakkı” olarak anılırdı. Gazeteciler has müşterisiydi. Bölgede görevli polisler, barcılar, bar kadınları, dağılma vaktinde işini bitiren basın emekçileri soluğu mingacı Hakkı’da alırdı. Minga hafif, orta ve ağır olarak satışa sunulmuştu. Hafif minga dediği biraydı. Orta minga Çubuk şarabı. Ağır mingaysa rakıydı. Buna su katılamazdı, yasaktı. Köfte mangal üzerinden alınır, fincanlarda sunulan rakı bir yudum eşliğinde mideye yuvarlanırdı.

“Mingacı Hakkı”nın yanı sıra seyyar satıcılar, simitçiler, lahmacun, yumurtalı gobit satanlar, köfteciler sokağın gazeteciler kadar değişmez yüzleriydi esnaflar. Sokak üzerinde oteller, lokantalar, barlar, bakkallar, berberler, otomobil tamirhaneleri, tornacılar yan yana uzanıp giderdi.

rüzgarlı sokak

Bugün Vergi Dairelerinin bulunduğu Çatal Han’ın karşısında İsmet İnönü’nün sahibi olduğu iki katlı iş hanı vardı. Demokrat Parti’ye yakın Zafer Gazetesi tarafından “bizim sokağın milyoner patronu, milli damat” dediği gazeteci-yazar Metin Toker’in bir dönem adından söz ettiren Akis Dergisi burada yayınlanırdı. Rüzgârlı Sokak gazetecileri bu binaya “Devintes” adını vermişlerdi. Akis’i basan matbaanın ticari adıydı: “Devintes Ticaret ve Sanayi Koll.Şti.Matbaası”

AGAH EFENDİ ÇIKMAZI

İstanbul Caddesine yakın olan Agah Efendi Sokak, önce “çıkmaz sokak”tı. Adı da “Agah Efendi Çıkmazı’ ydı. İncesu’dan gelen Ankara Çayı buradan akardı. Sonradan akarsuyun üzeri kapatılarak, Kazım Karabekir Caddesiyle birleştirildi.

Agah Efendi Sokağın girişinde, Atatürk’ün makam şoförlüğünü yapmış, “Pehlivan” ismiyle anılan Ahmet Fahri Uçar’ın otomobil galerisi vardı.

Agah Efendi Çıkmazı’nda, Ankara’da yerel-ulusal gazetelerin bürolarını barındıran Uçar Han vardı. Han’ın birinci katında Adalet Partisi’ni destekleyen Turhan Dilligil’in sahibi olduğu Adalet yayınlanıyordu. Kemal Bayram Çukurkavaklı’nın sahibi olduğu Yenigün’ün idare, yazı işleri ve haber merkezi de aynı binadaydı. Ankara Telgraf, Ankara Ekspres, Zafer, Kudret, Hürses ve Flaş bu sokakta yayınlanıyordu. Hürriyet ve Günaydın’ın Ankara Bürosu ve matbaası da Agah Efendi’nin konuğu olmuşlardı.

rüzgarlı sokak

Rüzgârlı sokak bir “Gazetecilik Okulu” gibi çalışırdı. O dönemde ünlü olan çok sayıda gazetecinin yanında yetişen ve sonradan adını duyuracak azımsanmayacak sayıda gazeteci de profesyonel meslek eğitimini burada almıştır.

1961 yılında bir gece yarısı çıkan yangın Rüzgârlı Sokak’taki matbaa ve işyerlerini küle çevirdi. Bu olay, Rüzgârlı Sokak’ın ışığının sönmesinde önemli bir rol oynadı.

Rüzgârlı Sokak’ın öneminin yitirmesinin bir diğer nedeni de bu sokakta yayımlanan gazetelerin, aralarında Akşam gazetesinin de olduğu ve “salon gazeteleri” diyerek mesafe koydukları İstanbul gazetelerinden bazılarının Ankara’da da basılmaya başlamış olmasıdır. 1970’lere gelindiğinde bu sokakta neredeyse sadece “ilan” basarak yaşayan “naylon gazete”ler kalmıştır.

Bugün sokağa baktığımızda, bir zamanlar hayat akışının 24 saat sürdüğü mekânlarda çoğunlukla inşaat malzemesi satıcıları, boyacılar, hırdavatçılar, küçük bistrolar, eski iş hanlarının yerini de otellerin doldurduğunu görürüz. Bir zamanlar ünlü gazete ve gazetecilerin yetiştiği ve basının kalbinin attığı mekânın, kimliğini ve görünümünü değiştirmiş olduğunu görürüz.

Yarım asırlık bir kültür-siyaset tarihinin fısıldayan rüzgârını, baskı makinelerinin, daktiloların nağmeli seslerinin, muhabirlerin haber haykırışlarının sokağa sinmiş yansımaları artık hissedilmez. Hüzün kapıdadır...

Oysa Batı toplumlarında insanlar, hayat alışkanlıkları değişmiş olsa da elli yıl öncesinin mekânlarını yerli yerinde bulurlar.

Bizse, gerekçesi ne olursa olsun her yok ettiğimiz mekânla kent hafızamızın da bir bölümünü yok ettiğimizin pek farkında değilizdir.

Biz Türklerin olumlu anlamda bir duyarlılık göstergesi saydığımız “hüzün”ün bu yok oluş ve silinmelerle bir ilişkisinin olmadığını söyleyebilir miyiz?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?