‘Put’ (*)

‘Put’ (*)
21-04-2023

Benzer girişimlerde bulunan diğerleri gibi, özür dilerim, pişmanım diyordu ama olmadığına emindim. Karakolda söyledikleri, avukatların bellettiği klişe sözlerdi. Yalan söylemiş olmanın gözlerine yansıyan tedirginliğini de gözden kaçırmayacak denli deneyimli sanıyordum kendimi. Ne olsa, yetiştiği ve içinde yer almayı sürdürdüğü ortamı da çok iyi tanıyordum. Olayı izleyip yazmam için gazeteden bu nedenle beni görevlendirmişlerdi.

Yanılmıştım. Bunu, duruşma sırasında anladım.

Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış, karar, özellikle sosyal medyada büyük tepki toplamıştı. Beraatla sonuçlanan ilk duruşması öncesinde küçük bir araştırma yapmıştım. Son derece sade bir yaşamı vardı. Dini okulda okuyor, yakınındaki, bir tarikata ait olduğu öne sürülen yurtta kalıyordu. Tüm arkadaşları gibi kapalı, örtülü giyiniyordu. Polise ifade verinceye değin ailesindeki erkekler dışında, yalnızca az sayıdaki erkek öğretmenleriyle, o da soru-yanıt konuşmuşluğu vardı anlattığına göre. Erkek olsaydım, arkadaşlarının ve onun benle tek sözcük konuşmayacaklarını anlamıştım. Yargıç, polisten sonra konuştuğu ikinci yabancı erkek olacaktı, ama o, sürekli bilgisayar başındaki kadına bakarak kendini savunacaktı.

Savcının, meczup olduğunu belirttiği, bilinçli olarak, kin ve nefretle anıta saldırmakla suçlayıp hapis cezası istediği başkasıydı sanki. Dinlemediğinden mi, anlamadığından mı bilmem, oralı bile olmamıştı. Avukatının bildik sözlerle savunup “beraatını talep ediyorum” diye bitirdiği konuşmasıyla da ilgilenmemişti. Bu sürede gözünü bilgisayarda tutanak tutan kadının ellerine çakılıydı. Ne düşündüğünü kestirmek de olanaksızdı.

Tek görgü tanığı genç kız konuşmaya başlayınca, gözlerini oradan koparıp tanık kızın yüzüne kilitledi. Tanık, saldırganın “sanık sandalyesindeki” olduğunu doğruladıktan sonra gördüklerini anlatmaya koyuldu: anıta çok yakın bankta ders çalışıyordum. (Eliyle sanığı imleyerek) parka girdiğini gördüm. Bir iki adım atmıştı ki, anıta bakarak durakladı. Şaşkınlıkla onu izledim. Korkmuş ya da aradığını bulmuş gibiydi. Gözlerini kocaman açmıştı. Sağını solunu aranıp bir şey buldu. Eline almasıyla “gelme, gelme!” diye bağırarak heykele doğru koşmaya başladı. Önünü kestim, yine de elindekini heykele fırlattı, beni itti, bu kez “defol, git, git!” diye çığlıklar atarak çantasıyla heykele vurmaya başladı. Belinden kavrayıp çektim. Yere yuvarlandık. O sırada gelen polis memurları bizi kaldırdılar, karakola götürdüler. Bunları orada da anlattım.”

Gözünü kırpmadan heykel gibi duruyor, tanık anlattıkça gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

Savunma için yargıcın sözü ona verdiğini avukatı söyleyince anladı ancak. Uykudan uyanmış gibi şaşkın, “ben… ben…” diye kekeledi. “Ben, o olduğunu bilmiyordum. Ben ona değil, sanam (put/heykel) bana saldırdı. Korkudan ne yapacağımı şaşırdım. Kâbe’deki sanamların hikâyesini okudukça kötü rüyalar görüyordum.” Birden ağlamaya başladı ama savunmayı sürdürdü: Kaç kez rüyamda tecavüz etmeye kalkıştılar, kendimi korudum, hırpaladılar, hakaret ettiler. Dua edince yok oldular.”

Yargıcın “olayı anlat” uyarısı üzerine, kaldığı yerdenmiş gibi savunmasını tamamladı: İşte o gün parka girmemle o “sanam” gözünü bana dikti, üstüme üstüme gelmeye başladı. Kendimi korumak için bir şeyler arandım, elime bir beton kırıntısı geçirebildim. Gelme, diye bağıdım birkaç kez, git diye bağırdım, elimdekini ona fırlattım ama gelmeye devam etti.”

Çenesiyle tanık kızı imleyerek, “O olmasaydı bana ne yapacaktı, bilmiyorum. Allah razı olsun, beni kurtardı. Ben saldırmadım, saldırıya uğradım, mağdurum ben, masumum.”

Bu kez beraat etti, sosyal medyada alkışlayan ve kınayanların sayısı kat kat arttı.

*) Yazarın “Zamanın Aynasından” adlı kitabından

Gerçekedebiyat.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Ali Günay
Ali Günay

1953’te Antakya’nın Dursunlu Köyü’nde doğdu. Gazi Üniversitesi, İletişim Fakültesi mezunu. Emekli. Ankara’da yaşıyor. Arapça ve İngilizce biliyor. Deliler Teknesi, Öykü Teknesi ve eki Filika, Dünyanın Öyküsü, Notos, Lacivert, 14 Şubat Dünyanın Öyküsü ve Ekin Sanat dergilerinde yazı ve öyküleri yayımlandı. Deliler Teknesi’nde deneme, yazı ve öyküleri yayımlanıyor.