
Elif Şafak’ın Bit Palas romanının, Sinek Sarayı’ndan ‘çalıntı’ (intihal) olduğu iddiasıyla Mine Kırıkkanat tarafından mahkemeye verilmesi ve mahkemenin de iddiayı ciddi bularak davanın açılmasını kabul etmesi, neoliberal yazar/yayıncı çevrelerini ürküttü.
İçlerinde kendini sosyalist tanımlayan Oya Baydar, daha bu yıl Türkan Saylan Ödülü verilen (Türkan Saylan’ın kemikleri sızlıyordur!) Gaye Boralıoğlu gibi neoliberal yazarların ve Elif Şafak’ı Türk edebiyatına sokan Metis Yayınlarının sahibi Müge Sökmen gibi yayıncıların, uzman bilirkişi kesilerek koro halinde ‘intihal değildir’ demeleri ve Elif Şafak’a örgütlü biçimde sahip çıkmaları, konuyu bilenleri şaşırtmadı.
Neoliberalizm ülkelere önce kültürel alanda girdi: Kodları, ‘çokkültürlülük’, ‘ulusal olana düşmanlık ve aşağılama’, ‘etnik kültürleri yüceltip şişirme’ gibi neoliberal atak karşısında ülkeleri zayıf düşürecek, emperyalist talan karşısında güçsüz bırakacak alanlardı. (Örneğin şu düşünce istisnasız bu yazarların tümünde var: Kürdü, Ermeniyi, Rumu envayi çeşit milleti onu bunu kesmiş doğramış Türklerin, kurduğu fabrikaları, malı mülkü satılsa ne olur!)
Örgütlü bir çete gibi Elif Şafak’a sahip çıkan yayıncılık dünyamız ve onların yarattığı kendinden menkul yazarların, Türk edebiyatını, ödül kurumundan gazete kitap eklerine kadar tüm alanlarıyla işgal ettiği ve yukardaki kodları yıllarca başarıyla işlediği biliniyor; aynı safta yer almaları, gerçekten 'kurgu'sal bir örgüt bağları olduğunu gösteriyor.
Yayıncılık dünyamız, Türk edebiyatına değil ‘Türk’ olana ve ‘gerçek edebiyat’a düşmanlık üzerine çalıştığını son yirmi otuz yılda büyük yazar diye ortaya çıkardığı çürük yazarlarla kanıtladı!
Türk halkına, bunları okuyun iyi/büyük yazardır dedikleri yazarların neredeyse hepsi ya pedofil, ya etnik kültürcü/halkına düşman ya intihalci ya da fetöcü çıktı. (Elif Şafak’a ‘Cemaat'ın gelini’ lakabı takılması ve halkın arasında bunun bir deyim haline gelmesi boşuna olmasa gerek!)
Dolaysıyla Elif Şafak’ı Türk edebiyatına ilk bela eden Metis Yayınları ve şimdiki yayıncısı Doğan Kitap’ın, davası süren olayda yaptığı açıklamalarla, mahkeme kararı olmadan peşin olarak ‘intihal değildir’ diye gürültü yapmaları, sonlarının geldiğini gösteriyor.
Neoliberal çetelerin boyası diğer alanlarda (ekonomi-siyaset-akademia vs.) döküldü. Ancak edebiyat alanında neoliberal yazarlar her ne kadar ülkelerine bile gelemiyor ya da Orhan Pamuk gibi sessizce bir hırsız gibi gelip gidiyor durumunda olsalar da güçlerini özellikle ödül kurumu, yayınevi sahipliği ve yönetiminde koruyorlar.
Semih Gümüş ve Doğan Hızlan gibi bir zamanlar Elif Şafak’a toz kondurmayan eleştirmenlerin suskunluğuysa oldukça anlamlı.
*
Mine Kırıkkanat’ın Elif Şafak’a açtığı dava, edebiyatımıza bir heyula gibi çökmüş ve artık ağır bir yük olan neoliberal kuşatmanın kırılmasında dönüm noktası olabilir.
Edebudsman