İnsan nedir?

İnsan nedir?
24-03-2023

İnsan nedir sorusu binlerce yıldır sorulur ve üzerinde en fazla açıklama yapılan konu olma özelliğini sürdürmektedir hala. Felsefe, sosyal bilimler ve diğerleri insanı tanımlarken, onun iş birliği, düşünme, konuşma, değiştirme, öğrenme ve benzeri yoğun zihinsel faaliyetlere sahip tür olarak tanımlamışlardır.

Bu açıklamalara her dönem yenileri eklenmektedir ve “İnsan, yarar- zarar kavramını varlığının merkezine alarak, keskin dişleriyle yaşamı kana boğan canlıdır,” demek de yanlış veya abartılı olmayacaktır.

İnsan, canlılar dünyasında en vahşi, en iyi düşünüp en kusursuz yıkımı yaratan türdür. Eğer kendimiz hakkında bir şeyler biliyorsak, kendimizi gözlemliyorsak, yukarıdaki özelliklerin kişiliğimize uygunluk gösterdiğini; sınırsız bir bencillik, açgözlülük, özgüven, özgürlük ve hırsın toplamı, doğanın temel ahlaki anlayışından uzak bir tür olduğumuzu görebiliriz…

İnsan sanıldığı gibi yapıcı değildir. Hile ve entrikayla bütünleşerek, hayatta kalma ve ölümsüzlük isteğini geleceğe taşımak uğruna son derece kıyıcı ve yok edici özelliklere sahiptir.

Sözgelimi kültürel olarak, eğer insanın insan tarafından yenilmesi yasaklanmasaydı (öğrendiklerinin ve öğretilenlerin sonucu) türünü yemekten çekinmezdi…

Oysa bir güvercin diğer bir güvercini asla yemez. Bir güvercin için diğer bir güvercin rakip değildir veya bir kuzu yaşam alanı için diğer kuzularla savaşmaz. Bir aslan ya da bir şahin bitkilerle beslenmez…

Ama insan hem kendi türünü hem de öteki canlıları sistemli şekilde öldüren özel bir türdür… Kendisi dahil hemen her canlıyı, hatta ormanları, bitkileri, gölleri, yaşam alanına müdahale eden potansiyel rakipler olarak görür…

Böyle olunca da hayatta kalma dürtüsüyle geliştirdiği bencil politika, ötekilerini öldürme ve onlardan arta kalanlara çökme şeklinde yoluna devam eder…

Çok önemli yıkıcı birkaç örnek sıralarsam: Barış zamanlarında bir grup mutlu azınlık ya da bunak, yaşam standartlarını korumak için alttakilerden (yönetilenlerden) özveride bulunmalarını ister. Bir süre sonra şartlar değiştiğinde -örneğin savaş zamanında- aynı azınlık bu defa söz konusu alttaki gruplardan hayatlarını feda etmelerini ister…

Bu kıyıcı iki yüzlü politika sadece insan türüne özgüdür… Oyun teorisini en iyi şekilde örgütleyerek çeşitli stratejiler temelinde sahnedeki yerini alır ve her defasında sayısız yöntemlerle yaşamı entrikalara boğmakta sakınca görmez...

Hayatta kalmak istiyorsan kavga başlat veya etrafındakileri sürekli denetime tabi tut…

Eğer rakibin zayıfsa saldır, güçlüyse barış ve eşitlik bağır veya boyun eğ ya da bekle...

Yarar-zarar maliyetini iyi hesapla…

Yaşam ve ölüm, refah ve konfor arasındaki çizgi incelik gerektirir, dikkat et...

Köşeyi dönmek istiyorsan fiyatları yükselt ya da düşür…

Uzun vadede çıkarlarını korumak istiyorsan ortaya sözleşmeler veya anlaşmalar koy…

TOPLUMSAL SÖZLEŞME

Yukarıdaki örnekler artırılabilir ancak sırası gelmişken sözleşmeler üzerine birkaç söz söylemekte yarar var:

Toplumsal sözleşmeler ve anlaşmalar üstünlük hiyerarşisi temelinde düzenlenir ve bu özellik sadece insan türünde gözükür…

Kazanmaya ve sömürmeye alışmış biri rütbe sıralamasını esas alarak ayrıcalıklı özelliğini öne çıkarır…

Bu şu anlama gelir: Rütbe hiyerarşisine dayalı toplumsal sözleşmeler ve anlaşmalar, düzenleyicinin bencilliğinden başka bir şey değildir ve bunlar uygulayıcının hayatta kalma oyununa hizmet etmektedirler…

Daha açık söylemem gerekirse, hiç kimse kendinden önce başkası için çalışmayı, iyilik yapmayı ilke edinmez…

Her iş birliğinin veya düzenlemenin kaynağında çıkar vardır…

İnsan denilen dünyevi, uhrevi, politik sahtekarlıklarla donatılmış bir türden söz ediyoruz ve tür olarak çekiciliğinin nedeni sanırım “bin bir surat” örneği çoklu kişilikler sergilemesinden ileri gelmektedir.

ÖNCE SAYGI

Yeni hayatlara başlamamız gerekecek…

Önce kendi türümüze, doğaya, canlılara saygı göstereceğiz…

Bencilliğimiz genlerimizden gelen özelliğimiz olabilir ama bu değiştirilmez değildir.

Öğretilmiş yıkıcı eğilimleri taşıyabiliriz ama bu onlara tutsak olma zorunluluğunu getirmez. Bütün kötü yönlerine karşın, insanın hilesiz, önyargısız, karşılık beklemeden hayatta kalma yeteneklerini geliştirebileceğine inanıyorum.

Eğer insanın sadece karanlık yönlerini çıkarıp geliştirirsek ne bencilliğini törpüleyebiliriz ne de vahşi dişlerini eksiltebiliriz…

Ne de aşırılıklarından kurtarabiliriz…

Her zaman yapılabilecek şeyler vardır. Her zaman yeni şeylere başlangıç yapılabilir.

En azından yıkıcı yönlerimizi tırmandıran kötücül kültürümüz üzerine konuşmayı becerebilirsek, yavaş da olsa ileriye birkaç adım atmış olabileceğiz...

Haydar Uzunyayla
Gerçekedebiyat.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
İSA
İSA 2 ay önce
Günaydın Kaleminize emeğinize sağlık teşekkür ederim saygılar öğretmenim
Haydar Uzunyayla
Haydar Uzunyayla

Bingöl-Kiğı doğumlu, emekli öğretmen. Ankara'da yaşıyor. Almanca'dan çevirdiği iki kitap, uzun sayılabilecek birkaç öykü, epey sayıda deneme, makale, köşe yazısı sahibi. Birkaç dergide yazı kurulu üyeliği yaptı....   Gerçeğin doğasını aramaya dayalı akılcı ve bilimsel arayışların bizi zafere ulaştıracağına inanıyor: Bu ikilinin başarısı acılarımızı azaltır, özgürlüğümüzü artırır. Tersi durumda yani bir şeyi anlamamış olmak ise insanı bağımlı kılar ve bu da gelişmemizi engeller...