48 Yıl önce bugün

48 Yıl önce bugün
19-07-2022

Mücadeleyle geçen ömrünün belki de tek hesap hatasını, Türkiye ile saat farkı yüzünden yapmıştı. Harekâtı, Bayrak Radyosu bir saat erken duyurmuştu. Rum radyoları ise, ‘Bekledim de gelmedin’ şarkısını Türkçe çalıyordu.

Ama geldiler!

Lefkoşa semalarında Türk paraşütçülerini gören Denktaş arkadaşlarına sarıldı;

‘Yağmur gibi indiler. En mutlu günüm’ dedi.

O gün, 20 Temmuz 1974 Cumartesi günüydü. Bayrak Radyosu, fonda Emel Sayın’ın seslendirdiği ‘Bir Gece Ansızın Gelebilirim’ şarkısı eşliğinde:

“Bugün, burada kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs’ın her yanında havadan denizden çıkarma yapmaktadır. Kazanız mübarek olsun” anonsunu yapmıştı.

‘Bir gece ansızın gelebilirim’ şarkısı Rumların psikolojik harekât ve moral-motivasyon değerlerini kırmayı amaçlayan, sadece cephelerde değil, özellikle radyo yayınlarında sıkça çaldıkları ‘Bekledim de gelmedin. Hiç mi beni sevmedin?’ şarkısına karşılık çalınıyordu.

Yayın postasının açılış anonsu 'Bayrak, Bayrak, Bayrak' olan Radyo o gün, kuruluşunun 11.yılını tamamlıyordu. 1963 yılında, yayın için gerekli elektrik enerjisinin birkaç araba aküsünden sağlandığı bir garajda, iki mücahit tarafından oluşturulan Bayrak Radyosu şimdi, Saray Oteli’nin arkasındaki sokakta tabelasız bir binanın giriş katından sesleniyordu.Kıbrıs Barış Harekatı, Selim Esen

Öte yanda, Girne’nin 10 kilometre kadar batısında özellikle İngiliz turistlerin gözdesi küçük bir plaj vardı. Yumuşak ve beyaz kumu ile denizle kucaklaşması, sahilin engelsiz oluşu yanında kuytu bir yer olması bu plajı her tanıyana sevdirmişti. Derinliği 9 metre, uzunluğu da 150-200 metre kadardı. Ancak buradan sonra, özellikle de araçla yola çıkıp bu yüksekçe setlerin aşılması hiç de kolay değildi. Böyle bu köşeye gelmeyi göze almak zordu. Burası kırk yılın başında bir otomobilin geçtiği, bomboş bir arazinin kenarına sıkış kalmıştı.

İşte o plaj, o cumartesi sabahı, her zamanki sessizliğindeydi. Güneş eteklerini ısıtmaya başlamıştı. Deniz durgun sakin, yumuşak dalgalarıyla kumlarını okşuyordu. Martılar zarafetine yakışmayan sesleriyle üzerinde süzülüyorlar, arkasındaki dağlardan da birkaç koyun melemesiyle, horozların “sabah olduğunu müjdeleyen” ötüşleri duyuluyordu.

Böylesine sakin ve sessiz bir yerde olmak mutluluktu. Yaşam güzeldi… Birazdan tanıdıklar doluşacaklar ve akşama kadar yüzecekler, sevişeceklerdi! Plaj onlara eşsiz bir gün sunacaktı … Ah, şu arsız otlar da olmasaydı…

“Güzel ve sıcak bir gün daha başlıyor” derken, o da ne? Birkaç mil uzaktan hafif puslu havanın içinden seçilebilen koca gemiler belirmişti. Üzerlerinden de birçok uçak geçiyordu. Gemiler yaklaştıkça, içlerinden garip giysili genç insanlar karaya ayak basıyor, ağır postallarıyla kum yığınlarını bozuyordu. Sonra dev kamyonlar… Kum kümeleri darmadağın olmuş, taş toprak birbirine karışmıştı.

Kıbrıs Barış Harekatı, Selim Esen

Bu küçük plaj, 20 Temmuz sabahı hiçbir şeyin farkına varamadan ruhunu teslim etti. Bugün yerinde blok halinde beton parçaları var.

Savaş makinasının tezgâhı o gün, 20 Temmuz Cumartesi günü sabah saat 05’05’te kalkan ilk jet uçağıyla hareketlenmişti.

Türkiye Cumhuriyeti’nin yorgun başbakanı Bülent Ecevit, artık sonuçlarını dahi bekleyemeyeceği harekatın başlangıcını zaman zaman boğulan bir sesle tam 06.10’da TRT radyolarından dünyaya şöyle açıklıyordu:

“Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs’a İndirme ve Çıkarma Harekâtı başlamış bulunuyor. Allah milletimize, bütün Kıbrıslılara ve insanlığa hayırlı etsin. Bu şekilde insanlığa ve barışa büyük hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Umarım ki, kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışma olmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için, yalnız Türklere değil, Rumlara da barışı getirmek için Ada’ya gidiyoruz. Bu karara ancak tüm politik ve diplomatik yolları denedikten sonra mecbur kalarak vardık. Bütün dost ülkelere, bu arada son zamanlarda yakın istişarelerde bulunduğumuz dost ve müttefiklerimiz Birleşik Amerika’ya ve İngiltere’ye meselenin müdahalesiz, diplomatik yollardan halledilebilmesi için gösterdikleri iyi niyetli çabalar için şükranlarımı belirtmeyi borç bilirim. Eğer bu çabalar sonuç vermediyse, elbette sorumlusu, bu iyi niyetli gayretleri gösteren devletler değildir. Tekrar bu hareketin insanlığa, milletimize ve tüm Kıbrıslılara hayırlı olmasını dilerim. Allah’tan milletimizi ve bütün insanlığı felaketlerden korumasını dilerim.”

Kıbrıs Barış Harekatı, Selim Esen

Şafakla birlikte Adana üssünden hareket eden savaş uçakları bombalarını, Beşparmak dağlarına, Lefkoşa civarına boşaltırken, çıkartma birlikleri rötarı kapatmaya çalışıyorlardı. Tepelerinden geçen hava kuvvetlerini, bir süre sonra da helikopterlerle, paraşütçü komandoları taşıyan uçakları gördüler. Ada’da heyecan doruktaydı. Saat 06.30’a gelmişti. Bu saatte ilk kapağın atılması gerekiyordu… Birden jandarma botu içindeki 30 kişilik astsubay grubu başlarında bir binbaşı ile süratle gruptan ayrıldı. Balık adam giysileriyle, tüplerini hazırlamışlardı… Onlardan istenen, denizin altını ve sahili kontrol etmek, varsa mayınları ve deniz dibine çakılmış kazıkları temizleyip, gelecek çıkartma birliklerine yer hazırlamaktı.

Issız plajın eteklerine kadar geldiler, hiçbir şey bulamamışlardı. Denizden tek tek başlarını çıkardılar, hücum parolası anlamına gelen ‘Zafer’ işareti yaptılar. Savaş sıcak yüzünü göstermeye başlamıştı artık! Saat 08.30’da Alay Komutanı Deniz Yarbayı Neşet İkiz’in başkanlığındaki 6’ncı deniz alayı, sıcak kumları adımlamaya başladılar…

Arkası zaten biliniyor…

Yıllardır Ada’da Rumlara karşı direnen Türk yeraltı örgütü Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) lideri Rauf Denktaş, Ankara ile “Toros” kod adıyla haberleşmişti. 1958’de Özel Harp Dairesi’nin Ada’ya gönderdiği Albay Rıza Vuruşkan’ın kod adı ‘Bozkurt’, o dönem Kıbrıs Türk’ünün lideri olan Dr. Fazıl Küçük’ ün kod adı ise ‘Ağrı’ydı. EOKA ise, Rauf Denktaş için Yunan mitolojisinde intikam tanrıçası adı verilen “Nemesis” kodunu kullanıyordu. Türk ordusunun 20 Temmuz 1974 müdahalesine Türkler “Mutlu Barış Harekâtı” adını verirken, Rumlar “Tanrı’nın Kırbacı” olarak bilinen ünlü Batı Hun İmparatoru Attila’dan esinlenerek, “Attila Harekâtı” diyordu.

Kıbrıs Barış Harekâtı işte böyle başlamıştı.

Selim Esen
Gerçekedebiyat.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?